| | |

Sosyal Medya Bağımlılığı: Psikolojimiz Nasıl Etkileniyor?

Paylaş:

Kimi dikkat çağı, kimi odak çağı kimi yapay zeka çağı diyor bu çağa. Sosyal medya bağımlılığı çağı desek yine yanlış olmaz herhalde. Ekran sürelerimiz 5 saatin üzerine çıkmış, konuşamaz, görüşemez olmuşuz.

Benimle terapi randevusu oluşturmak için buraya tıklayarak kendinize uygun gün ve tarihi belirleyebilirsiniz.

Jonathan Haidt – Endişeli Nesil

Bu yazıda sizlerle sosyal psikolog Jonathan Haidt’ın 2024 yılında yayınlanan The Anxious Generation yani Türkçe ismiyle kaygılı nesil, endişeli nesil diye çevirebiliriz, özellikle 2010 ve 2015 seneleri arasında sosyal medyanın gençleri nasıl etkilediğine dair bilgiler aktarıyor olacağım.

Bir sonraki yazıda da kitapta da geçtiği üzere ebeveynler ne yapabilir ve okullar ne yapabilir diye iki ayrı başlıktan bahsediyor olacağım. Sosyal medyanın zararlarına dair çözüm önerilerini bir sonraki videoda bulabileceksiniz.

Sosyal Medya ve Telefon Hikayem

Y jenerasyonunun son temsilcilerindenim ben. O zamanlar tabii sosyal medya yoktu. İlk telefonum ben 13 yaşındayken oldu. Sevgilimle SMS paketi yapıp bir gün boyunca mesajlaşıp ertesi gün tekrar SMS paketimin olmasını beklerdim. Bilgisayarla ilişkim de 16 yaşındayken ilk bilgisayarım eve girdi. Video oyunları oynardım, Ekşi Sözlükte falan takılırdım. Sokak çocuğu olmanın oyun çocuğu olmanın verdiği avantajlarla sosyal medya beni çok içine çekemedi açıkçası. Hatırlıyorum Facebook’un yeni yeni palazlandığı zamanlar. Sosyal medya beni ve akranlarım oyun çocuğu olduğumuz sokak çocuğu olduğumuz için çok fazla etkilemedi ama benden sonraki gelen nesli çok büyük zararlara uğrattı.

Çocuklar Sosyal Medyadan Nasıl Etkileniyor?

Beynimizin haz arayan kısımları çocukken nispeten gelişiyor ama plan yapma, karar verme, hazzı erteleme gibi üst bilişsel fonksiyonlarmız orta yaşlarımıza kadar gelişmeye devam ediyor.

Oyun temelli çocukluktan telefon temelli çocukluğa geçişte yazar başlangıçta çocukların mutlu göründüğünü dile getiriyor fakat devamında, çocukların bir memeli hayvanın sahip olması gereken işte korkudan kaçınma, güven, temas, iletişim kurma gibi temel yetkinlikleri kaybettiklerini dile getiriyor. Ayrıca bu çocuklar yetişkinlerin maruz kalması gereken tüketmesi gereken içerikleri savunmasız bir ortamda ve savunmasız bir şekilde maruz kaldılar. Biliyorsunuz geçtiğimiz günlerde TikTok’ta gördüklerini evde denemeye kalkan bir çocuk aramızdan ayrıldı.

Ebeveynler de çok çaresiz bu konuda. Sınırlar çizmeye kurallar koymaya çalışıyorlar işte şöyle yaklaşımlar çok kulağıma geliyor ”Çocuğum yanımda olsun da sağlıklı olsun da uzaklaşmasının telefon da kullansın.”

O zaman şimdi gelin 2010 ve 2015 yılları arasında akıllı telefonların ve sosyal medyanın patlama yaptığı dönemdir bu, majör depresyon ve anksiyete görülme sıklığının gençler arasında nasıl grafikler oluşturduğuna bakalım. Ebeveynlerin de yüreklerine su serpmeden önce, bazı gerçeklerle buluşturalım onları.

Telefon Bağımlılığı Z Kuşağını Nasıl Etkiliyor?

  1. Majör depresyon belirten kişilerin grafiklerinde kızlarda % 145 erkeklerde % 161 artış var. Bu Amerika verileri ve yazar özellikle 2010 – 2015 yılları arasına vurgu yapmamızı istiyor. Tam o yıllar arasında bakın bir pik var yukarıya doğru, hokey sopası denir buna, grafik yukarıya doğru pik yapmış.
  2. Üniversite öğrencileri arasında Amerika’da en fazla anksiyete ve depresyon oranlarının artmış. 2010 2015 senesinde yine öz bildirim şeklinde anketle bildirilen cevaplarda.
  3. Yaşa göre anksiyete yaygınlığına baktığımızda orada da 2010-2015 yılları arasında yine özellikle 18-25 yaşa baktığımızda yine grafikte artış var.

    İnsan biyopsikososyal kültürel bir varlıktır. Yani bir davranışın altında yatan birçok sebep olabilir. Örneğin ben bu kalemi attığımda % 100 yere düşer. Kesindir bu. Ama insan davranışının altında yatan sebepler bu kadar kesin bir gerçeğe dayanmaz, yer çekimi gibi bir gerçeğe dayanmayabilir. Bir psikiyatrist The New York times’da yayınladığı makalesiyle de diyor ki bu veriler diyor gerçeği yansıtmıyor olabilir. Anketlerin yanlılık içerebileceği yani gençlerin bu cevapları verirken kendilerine tanı koyabileceği dile getiriyor.
  4. Bunun üzerine Amerika’da kendine zarar verme nedeniyle acil servis ziyaretlerine bakıyorlar yine 2010 ve 2015 yılları arasında özellikle kızlar arasında % 188’lik bir artış söz konusu. İnsan davranışı aynı zamanda kültüreldir de dedik, yani kültürlerarası da bakmak gerekir davranışlarımıza.
  5. Kanadalı kadınlara baktığımızda 2010-2015 yılları arasında mükemmel ve çok iyi ruh sağlığı belirtmemiş.
  6. Birleşik Krallık’ta kendine zarar verme olaylarına baktığımızda yine aynı dönemde kızlarda artış erkeklerde de artış var.
  7. Avustralya’daki hastaneye yatış oranlarına bakıyoruz: Kızlarda % 181 artış erkeklerde % 51 artış var.
  8. İskandinav ülkelerinde yüksek psikolojik sıkıntı belirten gençlere bakıyoruz, 2010 2015 yılları arasında yine kızlarda 76 erkeklerde % 51’lik bir artış var.

    Tabii ki de sosyal medya bu anksiyete ve depresyon oranlarını tek başına artıran bir sebep olmayabilir. Bu seneler arasında başka durumlardan, ekonomik krizlerden veya işte göçlerden, savaşlardan, başka durumlardan etkilenen kişilerin bildirimleri de olabilir bunlar. % 100 sosyal medyadan kaynaklıdır bu durumlar diyemeyiz ama grafikler gösteriyor ki aynı dönemler arasında uluslararası bir şekilde sosyal medyanın ve akıllı telefonların patladığı bu dönemde hem anksiyete hem depresyon gibi psikiyatrik tanımlamalarda hem de kendine zarar verme davranışlarında bir artış söz konusu özellikle Z kuşağı gençleri arasında. Bu arada siz de böyle etkiler kendinizde veya çevrenizde gözlemlediyseniz lütfen yorumlardan bildirin. Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle.

Paylaş:

Similar Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir